5 Kasım 2009 Perşembe

Kolera - Kolera nedir - Kolera hakkındabilgiler - Kolera nasıl oluşur


Kolera nedir ?
Genellikle dışkı ile mikroplanmış suların getirdiği ve bağırsakları etkileyen bir hastalıktır.

Bu hastalığa nerelerde rastlanılır ?
Çoğunlukla Afrika’da Asya’da ve burada da genellikle Hindistan ve Doğu Pakistan’da.

Koleranın belirtileri nedir ?
Ciddî ishaller, pirinç tanesini andıran dışkılar ve bunların peşinden gelen büyük ölçüde su kaybı.

Bu hastalık ne derecede ciddîdir ?
Ölüm oranı % 30 ile 60 arasındadır. Damardan verilen sıvılarla tedavi metotları hastanın iyileşme umutlarını artırmaktadır.

Tedavide işe yarayacak antibiyotikler var mıdır ?
Kloramfenikol, bazı sulfamitler.

Kolerayı en iyi önleme yolları nelerdir ?
a. Bilinilen hastaları sıkı bir karantina altına almak .
b. Kullanılan suların mikroplanmaması için bütün gerekli sıhhî tedbirlerin tatbiki ve genel temizlik işlerine büyük önem verilmesi.
c. Bölgesel veya salgın kolera olan kesimlerden seyahat nedeniyle geçecek bütün kişilerin koleraya karşı aşılanması.

Echo virüsü ve oluşumu


ECHO virüsü hastalığı nedir ?
Bağırsaklar, solunum yolu ve sinir sistemine etkisi olan bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. Bazen gelişmiş insinlarda görülmekteyse de çoğunlukla çocuklarda rastlanmaktadır. Çok kez salgın hal almaktadır.

ECHO virüsü hastalığının belirtileri ve gelişmesi nedir ?
Ateş, baş ağrısı, boyun ve sırtta sancı ve katılık (eğrilmezlik) kusma, boğaz ağrıları, karın krampları ve ishal. Kendi kendiliğine gelen hastalık kendi kendiliğinden de üç ile beş gün arasında geçmektedir.

ECHO virüsü hastalığının tedavisi için özel ilâçlar gerekli midir ?
Hayır. Genellikle ağrı ve sancıların giderilmesi için aspirin, kusma ve ishal için müsekkinler yeterli olmaktadır. Antibiyotiklerin alınması tavsiye edilmektedir.

ECHO virüsü hastalığı ciddî bir hastalık mıdır ?
Hayır. Ancak bazen bu hastalığa yanlışlıkla çocuk felci ve menenjit teşhisi konmakta ve aile telaşlandırılmaktadır.

Antraks hakkında genel bilgiler


Antraks nedir ve nasıl gelişir ?
Antraks basilleri yoluyla çok bulaşıcı bir hayvan hastalığı olup insanlara doğrudan doğruya veya vasıtalı şekilde bulaşabilir. Genellikle keçilerde, koyunlarda, atlarda ve domuzlarda olur. Böylece, bu gibi hayvanlarla temasları olan insanların bu hastalığa tutulma oranları daha fazla olur.

Antraks insanlarda nasıl gelişir ?
Yukarıda adı geçen hayvanlarla günlük temasları olan insanların ellerinde çizik, yara bere olursa antraks mikrobu buralardan insanın derisine girer. Ayrıca nefes alınca solunum yoluyla da antraks mikropları akciğere girebilir. Veya bu hasta hayvanlardan mikroplanmış materyal yutulursa bu kez bağırsaklar etkilenmiş olur.

Antraksın tedavisi nasıl yapılır ?
Lokal yaralara antiseptik bandajlar ve antibiyotikler konmalıdır. Bununla birlikte büyük dozajlarda anti-antraks serumları verilmelidir.

Antraks gelişmişse iyileşme oranları nedir ?
İyi tedavi yöntemleri tatbik edildiği takdirde beş hastadan dördü kurtarılabilir.

Antraks yaygın bir hastalık mıdır ?
Artık değil. Günümüzde hayvanlarla uğraşan kişiler bu enfeksiyonu yakalanma tehlikesini bildiklerinden hayvanlarda böyle belirtiler gördükleri zaman alınması gereken korunma tedbirlerine başvurmasını bilmektedirler. Hasta hayvanlarla temasları olan insanlar için koruyucu bir aşı henüz geliştirilmemiştir.

Tetanos - Tetanos hakkında genel bilgiler - Tetanos belirtileri


Tetanos nedir ve nasıl meydana gelir ?
Kas kasılmaları ve izpazmozlar meydana getiren akut bir enfeksiyondan ileri gelen bir/hastalıktır. Çene kaslarının kilitlenmesinden bazen bu hastalığa çene kilitlenmesi de denir. Hastalık aşırı soğuk ve aşırı sıcakta yıllarca süreyle yaşayabilen bir basilden ileri gelmektedir. Bu basil hareketsiz «sporlar» meydana getirmekte ve bunlar insan vücuduna girdikten sonra canlanmaktadırlar.

Tetanos insana nasıl bulaşır ?
Bu mikrop dünyanın her tarafında, özellikle hayvan veya insan dışkılarıyla karışmış topraklarda bulunmaktadır. Yaralar, özellikle delinmiş yaralar, tetanosun gelişmesi için en elverişli yerlerdir. Mikrop beyin ve omuriliğe tesir eden bir zehir geliştirmektedir. Bu zehir kas ve eklem kasılmalarına, izpazmoz hallerine neden olmaktadır.

Tetanosun gelişme süresi ne kadardır ?
Beş ile on gün arası, ama bazı hallerde iki gün ile iki ay arası da sürebilmektedir.

Tetanos teşhisi nasıl konur ?
Yaralanma veya ameliyat hali inceden inceye gözden geçirilir. Yara cerahatlidir ve cerahatin kültürü teste tâbi tutulduğu zaman tetanos mikrobu bulunur. Belirtiler menenjit, kuduz ve başka hastalıklarla benzerlik taşıdığından bunlardan ayırt edilmesi gereklidir.

Tetanos nasıl önlenebilinir ?
Şunların yapılmasiyle:
a. Tetanos toksoid – Yaralanmaları muhtemel olan bahçıvanlar,
çiftçiler, askerler, makinistler, çocuklar ve atletlere bağışıklık
kazanmaları için yapılır.
b. Tetanos antitoksini (TAT) — Pasif bağışıklık temini için. Bir yaralanma olduğu zaman bu kısa bir süre için korunmayı temin edecektir.

Tetanos gelişmişse durum neyi gösterecektir ?
Tedaviye başlamanın çabukluğuna bağlıdır. Çok gençlerde ve çok yaşlılarda ölüm oranı oldukça yüksektir. Ötekilerinde ölüm oranı yüzde 50 ile yüzde 100 arasında değişir. Eğer hasta ilk dokuz ilâ on günü atlatırsa iyileşme şansları artmış demektir.

Tetanos tedavisi nasıl yapılır ?
a. Büyük dozajlarda antibiyotik verilmesi.
b. Büyük dozajlarda tetanos anti-toksini verilmesi.

Kuduz - Kuduz nedir Kuduz hakkında bilgiler


Kuduz nedir ve nasıl bulaşır ?
Kuduz sinir sistemini etkileyen ve çoğunlukla kedi ve köpeklerde olan akut bulaşıcı bir hastalıktır. Virüs hasta olan hayvanın tükürüğünde bulunmaktadır ve başka bir hayvanı veya bir insanı ısırdığı takdirde hastalık, ısırdığı hayvan veya insana bulaşmaktadır.

Hastalığın oluşma süresi ne kadardır ?
Genellikle iki hafta kadar. Ancak bazı nadir vakalarda kuduz, bir hayvan tarafından ısırıldıktan iki yıl kadar geç bir süre sonra meydana çıkmıştır.

Kuduzun belirtileri neleridir ?
Ateş, sinirlilik, depresyon. Sinirlilik hali kontrolsüz heyecana ve izpazmozlara dönüşür. Tükürük akışı boldur ve boğaz eklemlerinde şiddetli sancılı spazmlar olagelmektedir. Ölüm üç ile beş gün arasında gelir. Boğaz eklemlerindeki spazmlardan su ve yutkunma korkusu gelmektedir. «Hidrofobi = Sudan korku» adı buradan gelmektedir.

Bir insanı ısıran köpeğe veya başka bir hayvana ne yapılmalıdır ?
İki hafta kadar bir süre müşahede altında tutulmalıdır. Eğer bu süre içerisinde hayvan hastalanmaz veya ölmezse, hayvanın hasta olmadığına kanaat getirilir ve sahibine geri verilir. Eğer hayvan hastalanırsa öldürülmemeli fakat ölmesi beklenmelidir. Bu şekilde teşhis daha kolay elde edilmektedir. Hayvana otopsi yapılıp beyni muayene edilince bu hayvanda kuduz olup olmadığı kesin şekilde tespit edilmiş olur.

Kuduz önlenebilir ve kontrol altına alınabilinir mi ?
Evet. Başıboş kedi ve köpekleri imha etmekle, sahibi olan kedi ve köpeklere kuduz aşıları yaptırmakla.

Bir kedi ve köpek ısırığı nasıl tedavi edilmelidir ?
Beş ilâ on dakika süreyle su ve sabunla yıkamak yeterlidir. Eskiden tatbik edilen dağlama usulü günümüzde iyi bir tedavi metodu sayılmamaktadır.

Kuduza karşı tesirli bir aşı var mıdır ve ne zaman kullanılmalıdır ?
Evet. Kuduza karşı ve önleyici gayet tesirli bir aşı vardır. Ancak bazı hallerde zehirleyici yan tesirler icra edebileceğinden çok dikkatli kullanılması gerekmektedir. İnsanı ısıran hayvanda kuduz olduğu bilinmekteyse veya ısıran hayvan kaçmış olup bulunma-maktaysa derhal kuduz aşısı yapılmalıdır. Eğer insanı ısıran köpeğin sağlıklı olduğu tahmin edilmekteyse ve onu müşahede etme imkânları varsa, o zaman bu hayvan on dört gün müşahede altında tutulmalıdır. Eğer bu süre içerisinde hayvanda herhangi bir hastalık arazı görülmezse ısırdığı kişiye aşı yapmak lüzumu kalmayacaktır. Köpek hastalanıp ölürse ışınlan insanın muafiyet metoduna derhal başlanmalıdır. Veterinerler, posta taşıyıcıları, çobanlar, arazide tatbikata çıkacak askerler ve izciler gibi yüksek risk grubuna giren kişilerin bağışıklık kazanmaları için son aylarda yapılan tecrübeler çok başarılı sonuçlar vermiştir. Bunlara bu bağışıklık temini için ördek embriyonundan geliştirilmiş bir önleyici aşı yapılmaktadır.

Isırılmadan sonra birkaç gün açı yapılmadan beklendiği takdirde kuduz sirayeti önlenebilir mi ?
Evet. Isıran hayvana ne olacağı görülünceye kadar kuduz aşısının yapılmasını ertelemekte bir tehlike yoktur.

Bir insan kuduza yakalandığı takdirde sonuç ne olacaktır ?
Kuduz yüzde yüz öldürücü bir hastalıktır ve kuduran bir insanı kurtarmak için belli bir metot mevcut değildir.

Enfeksiyöz mononükleoz hakkında genel cerrahi bilgilendirme


Enfeksiyöz mononükleoz nedir ?
Muhtemelen bir virüsten ileri gelen bir enfeksiyon hastalığıdır. Çok kez çocuklarda, erginliğe varanlarda, okullarda, kollejlerde ve başka topluluklarda meydana gelen hafif epidemik bir hastalık halinde de görülebilinir.

Bu hastalık nasıl bulaşmaktadır ?
Muhtemelen havadan gelen bir damlacık enfeksiyonudur.

Enfeksiyöz mononükleozun gelişme süresi ne kadardır ?
Beş günle iki hafta bir süre içerisinde gelişebilir.

Enfeksiyöz mononükleozun belirtileri nelerdir ?
Ateş, baş ağrısı, vücudun çeşitli kesimlerinde rahatsızlıklar ve ağrılar, boyunda, belde ve koltuk altlarındaki lenf bezlerinin şişmeleri. Dalak büyür ve kalp hücrelerinde bazı değişiklikler meydana gelir.

Hastalık kesin olarak nasıl teşhis edilir ?
Bazı özel kan tahlillerinin yapılmasıyla.

Bu hastalığın olağan gidişi nedir ?
Kendi kendini sınırlayan bir hastalıktır ve nadiren görülen birkaç istisnalar dışında bir ile üç hafta arasında iyileşir. Bazı vakalar aylarca da sürebilir.

Enfeksiyöz mononükleoz hastalığının komplikasyonları nedir ?
Komplikasyonları çok sayıda olmamakla beraber, ciddî olabilir. Bunlar arasında şunlar vardır:
a. Boğaz enfeksiyonu.
b. Ciğerin etkilenmesi, sarılık ve kara sarılıkla.
c. Dalak yırtılması.
d. Sinir sisteminin etkilenmesi ve menenjit veya ansefalit (beyin iltihabı) meydana gelmesi. Bu vakalar çok nadirdir.

Bu hastalığı kesin olarak teşhis eden kan testi hangisidir ?
«Heterophile agglutination» testi.

Enfeksiyöz mononükleozun belirli bir tedavisi var mıdır ?
Hayır. Antibiyotikler tâli bakteri enfeksiyonların önlemek için kullanılmıştır; fakat hastalığın tedavisi için belli bir usul bilinmemektedir. Ateş olduğu müddetçe yatakta istirahat çok önemlidir ve ateş geçtikten birkaç gün daha hasta yataktan çıkmamalıdır. Eğer karaciğer etkilenmişse bu yatakta kalma süresi daha da uzatılmalıdır. Bu hastalık için bilinen bir tedavi yoksa da yaklaşık bütün vakaların kendiliklerinden iyileşmekte oldukları hatırlanmalıdır.

Enfeksiyöz mononükleoz öpüşmeyle bir insandan başkasına bulaşır mı ?
Bunun öyle olduğu ve genellikle gençlerde meydana geldiği sanılmaktadır.

Eğer birisinde bu hastalık varsa ve haftalarca bazen de aylarca inatla devam etmekteyse bu hastanın yatakta tutulması ve başkalarından tecrit edilmesi gerekir mi ?
Hayır. Böyle bir kişi, ateşi düştükten sonra okuluna veya işine dönebilir. Ancak, hastalığı başkasına bulaştırabileceği için bu kimse başkalarıyla yakın temaslardan kaçınmalıdır.

Cüzzam - Cüzzam nedir Cüzzam hakkında bilgiler


Cüzzam neden ileri gelir ?
Hansen basili diye adlandırılmış olan bir mikroptan ileri gelir.

Cüzzam çok bulaşıcı mıdır ?
Hayır. Cüzzam çok az bulaşıcı bir hastalıktır ve nasıl bulaştığı da kesin olarak bilinmemektedir.

Cüzzamın belirtileri nelerdir ?
Deri kalmlaşabilir ve deride yumrulara rastlanılabilinir. Saçların dökülmesi, kemiklerde ve eklemlerde meydana gelen şekil bozuklukları sinirlere tesirinden vücudun bazı yerlerinde his eksikliği, cüzzamın belirtileri arasında gelmektedir.

Cüzzamdan iyileşme imkânları var mıdır ?
Bu hastalığın cinsine ve ilerleme oranına bağlıdır. Bazı hallerde bir kısım tahribat olduktan sonra belirtiler kendiliklerinden kaybolur ve sonradan yeniden kendilerini gösterirler. Bazı hallerde hastalık yirmi yıl ve bazen de daha uzun süre devam eder.

Cüzzamı tesirli şekilde tedavi etmek yolları var mıdır ?
Evet. Birçok sulfone ilâçlarıyle çok iyi sonuçlar elde edilmiştir. Tedavi özel hastanelerde ve kesimlerde yapılmaktadır. Günümüzde çabuk teşhis ve iyi plânlanmış tedavi yöntemleriyle cüzzamın tahribatının durdurulması ve tedavi edilmesi şansları yüksektir.

Veba - Veba nedir Veba virüsü


Veba nedir ?
Eski zamanlarda ve Ortaçağ’da, Avrupa’da ve Asya’da feci salgınlar halinde gelmiş olan çok vahim bir hastalıktır. O zamanlarda bu hastalık «Kara Ölüm» olarak tanınmaktaydı. Son büyük veba salgını 1900′de Hindistan’da olmuştu.

Veba günümüzde yaygın bir hastalık mıdır ?
Hayır. Vebanın ortadan kaldırılması için girişilen geniş çaptaki mücadelelerden sonra büyük salgınlara rastlanmamıştır.

Veba nasıl bulaşır ?
Vebayı getiren bakteriler fareler üzerindeki pirelerde bulunur. Bu hastalığı insanlara bu pireler bulaştırmaktadırlar.

Veba nasıl önlenir ?
Fareleri ortadan kaldırmakla.

Vebanın belirtileri nedir ?
Nöbet, ciddî titremeler, kusmak, büyük ölçüde susamak, sabahları gelen ishal, deride kan lekeleri ve lenf bezlerinin büyümeleri.

Hıyarcıklı vebası nedir ?
Bu ciğerlere tesir eden bir veba türüdür. Bu hastalık «droplet» enfeksiyonu ile insandan insana geçebilir.

Veba ciddî bir hastalık mıdır ?
Evet. Geçmiş yıllarda en öldürücü hastalıklardan biriydi. Ancak günümüzde geliştirilen streptomisin ve sulfa ilaçlarıyla eskiden % 90 oranında olan öldürücü tesiri % 20′ye indirilmiştir.

Bruelloz - Bruelloz virüsü ve haslığı


Bruselloz yalnız insanlarda rastlanan bir hastalık mıdır ?
Hayır. Hayvanları etkiler, özellikle büyükbaş hayvanları, domuzlan ve keçileri. Brusella olarak adlandırılan bir mikropla gelir. İnsanlara bu hastalanmış hayvanların sütüyle, bu hayvanlarla ve bunların dışkılarına temasla gelir.

Bruselloz insandan insana bulaşır mı ?
Hayır.

Bruselloza yakalanma ihtimalleri olanlar kimlerdir ?
Bu hastalığa genellikle veterinerlerde, et ambalajcılarında, kasaplarda, süt hayvanı yetiştiricilerinde ve büyükbaş hayvan besleyenlerde rastlanmaktadır.

Brusellezun belirtileri nelerdir ?
Yüksek ateş, titreme, vücut rahatsızlıkları ve sancıları, çok fazla terleme ve kilo kaybı. Ateş genellikle gelip gidicidir ve arada uzun süre normal ateş olmaktadır. Bu belirtiler bir yıl veya daha uzun süreler devam edebilir. Bruselloz kronik olur ve tedavi edilmezse bu belirtiler daha birçok yıl devam edebilir.

Bu hastalığın akut bir türü var mıdır ?
Evet. Bu tür iki veya üç hafta süreli olur ve tifo, sıtma veya veremle karıştırılmamalıdır.

İnsanda bruselloz nasıl önlenebilir ?
Sütün pastörize edilmesiyle. Ayrıca etle uğraşmak zorunda olan kişilerin eldiven giymeleri gereklidir. Bu gibi kişilerde bütün deri yara ve bereleri derhal tedavi edilmelidir. Hasta olduğu teşhis edilen hayvanlar hemen ayrılmalıdır.

Tularemi - Tularemi virüsü Tularemi hakkında bilgilendirme yazısı


Tularemî nedir ve nasıl bulaşır ?
Bir basil ile bulaşarak gelen akut bir hastalık olup belirtileri deride yara veya ülserlerin meydana gelmesidir. Hastalık tifo nöbetine benzerliği olan yüksek ateşle gelmektedir. Yabanî hayvanlarda özellikle tavşanlarda görülen bir hastalıktır. Kan emen haşereler tarafından etrafa bulaşmaktadır. Son on yıl içerisinde bu hastalığa tetanostan fazla rastlanmıştır.

İnsanlar bu hastalığa nasıl yakalanır ?
Bu hastalık genellikle avcılarda, tavşan derisi veya başka hayvan derileri yüzen kasaplarda, mikroplanmış tavşanlara elleyen ya da . besleyen çiftçi ve laboratuvar işçilerinde rastlanmaktadır.

Tularemi nasıl önlenebilir ?
Yabanî tavşan veya başka kemirgen hayvanlara ellerken çok dikkatli olmakla. Bu hayvanların kürklerinden kenelerin ayıklanmasına önem verilmeli ve keneler tarafından ısırılmamak için gerekli giysiler kullanılmalı. Yenecek olan herhangi bir av etinin adamakıllı kaynatılması da gereklidir.

Tularemiye karşı tesirli bir aşı var mıdır ?
Evet, ancak tesirli olabilmesi için temastan en az üç hafta önce yapılması gerekmektedir. Avcılar, kasaplar, çiftçiler ve laboratuvar işçileri, bu gibi hayvanlarla temasları olanlar bu önleyici aşıyı yaptırmaları gerekmektedir.

Tularemi nasıl tedavi edilir ?
Streptomisin genellikle hastalığı süratle geçirir.

Sarı humma – dang – afrika humması – bulaşıcı veya salgın sarılık bilgileri


Sarı humma
Sarı humma nedir ve nasıl bulaşır ?
Bu bir virüsün getirdiği hastalıktır. Bulaşması, daha önceden bu hastalıklı olan bir kişiyi sokmuş olup mikrobu taşıyan bir sivrisineğin dişisi (aedes aegypti) tarafından sokulmakla alınmaktadır.

Günümüzde bu hastalık neden hâlâ önemli sayılmaktadır ?
Çünkü sarı hummanın hâlâ görüldüğü yerlerden uçak yolcuları geçmektedir. Bu enfeksiyonun bulunduğa mıntıkadan tek bir vakanın bile gelmesini önlemek büyük önem taşımaktadır. Bu bulaşıcı hastalığın bulunduğu yerlere gidecek veya oradan geçecek olan yolcuların bu hastalığa karşı aşı olmaları şarttır. Bu hastalık tifo, sıtma, enflüenza, dang veya bir tür kara sarılıkla karıştırıla-bilmektedir.

*Dang
Dang hastalığı nedir ?
Dang hastalığı bir virüs ile gelişen ve sivrisinek ısırmasıyla bulaşan tropikal bir hastalıktır.

Dang hastalığı önlenebilinir mi ?
Evet, hastalığı taşıyan sivrisinekleri imha ederek veya kontrol altına alarak. Sivrisineklerin üredikleri yerlerin üzerine DDT püskürtülmelidir.

Dang hastalığını önleyecek bir aşı var mıdır ?
Hayır, ancak bu yolda bilimsel araştırmalar hayli ilerlemiş durumdadır ve yakında bir aşı bulunacağı umulmaktadır.

*Afrika humması
Afrika humması nedir ve nasıl bulaşır ?
Bu hastalık kendisini; gelen ateş nöbetleriyle, tamamen iyileşme belirtileri ve bunları takip eden yeni nöbetlerle göstermektedir. Burgu biçiminde bir mikrop olan spiril (spirochete germ), bit veya kene ısırmalarıyla. bulaşmaktadır.

Afrika humması hangi ülkelerde görülmektedir ?
Bitle gelen hastalık genellikle Avrupa ve Afrika kıtaları ile Hindistan’da görülmektedir. Kene ile gelen hastalıksa ABD’de yaygındır.

Afrika hummasına karşı bir aşı var mıdır ?
Hayır.

Bulaşıcı veya salgın sarılık
Bulaşıcı sarılık, bulaşıcı kara sarılık (hepatitis) hastalığı ile aynı mıdır ?
Hayır. Bu hastalık bir spirokerle geçmektedir ve taşıyıcıları farelerdir. Hastalık fare ısırmasıyla ve fare pisliği veya idrarı ile bulaşmış olan su ve yiyeceklerden de gelebilmektedir.

Bulaşıcı sarılık genellikle nerelerde bulunur ve bu hastalığa yakalanması muhtemel kişiler hangileridir ?
Bu hastalığa genellikle liman işletmelerinde, yük iskelelerinde, lağımlar ve kanalizasyonlar ile farelerin en çok bulunduğu yerlerde rastlanmaktadır. Liman işçileri, kanalizasyon işçileri ve maden işçileri bu hastalığa yakalanma ihtimalleri çok olan kişilerdir.

Sıtma - Sıtma nedir Sıtma hakkında cerrahi bilgiler


Sıtma nedir ?
Dört tip parazitten biriyle gelen bulaşıcı bir hastalıktır. Mikrobu taşıyan bir sivrisineğin ısırmasıyla veya sıtmalı birinden kan nakli yapılmasıyla gelmektedir.

Sıtmanın teşhisi nasıl yapılır ?
Hastanın kan hücrelerinde bir sıtma parazitinin bulunmasıyla. Sıtmalı bir bölgede bulunmuş olan kişide periyodik titremeler ve ateş yükselmesi görüldüğü zamanlar bu hastalıktan şüphe edilmelidir.

Sıtmayı önleyici bir aşı var mıdır ?
Hayır.

Bu hastalık nasıl önlenebilir ?
Sivrisineklerin üremesi için yararlı yerleri ortadan kaldırılması veya kontrol altına alınmasıyla. Mikroplu sivrisineklerin bulunduğu bilinen yerlerde cibinlik, kapı ve pencerelerde sinek teli kullanılmasıyla. Bu şekilde hastalığı getirebilecek sivrisineğe karşı korunulmuş olunacaktır.

Sıtmanın etkili tedavi yolu var mıdır ?
Evet. Vakaların büyük çoğunluğu atabrin veya klorokin (chloro-quine) gibi ilâçlarla tedavi edilebilmektedir. Bunlar şimdi eskiden kullanılmakta olan kininin yerini almışlardır. Son yıllarda bu ilâçların da tesir göstermediği bir sıtma paraziti görülmüştür. Bu yüzden yeni tür ilâçların bulunması için bilimsel araştırmalar aralıksız devam etmektedir.

Sıtma tam olarak tedavi edilmediği takdirde uzun süre tekrarlama eğilimleri gösterebilir mi ?
Geçmiş yıllarda, sıtmalılar yıllar boyunca arada sırada sıtma nöbetlerine yakalanırlardı.

Tifo - Tifo Nedir Tifo Hakkında Genel Bilgiler


Tifo nedir ve bu hastalığa nasıl yakalanılır ?
Tifo, tifo basillerinin meydana getirdiği genel bir hastalıktır. Mikroplanmış gıda maddelerinden, süt ve sudan bulaşır (genellikle bulaşık pisliği veya suların bulaşmasıyla). Sinekler yoluyla de yayılabilmekte olan bu hastalık, aynı zamanda enfekte olan bir maddeyle yapılacak temasla da bulaşabilmektedir.

«Tifo taşıyıcısı (portör)» ne demektir ?
«Tifo taşıyıcısı» bu hastalığı bir kez çeken, tamamen iyileşmiş olan, fakat canlı mikropları vücudunda taşımaya devam eden kişidir. Bu gibi bir taşıyıcı, özellikle gıda maddeleri ile ilgili bir meslektense, hastalığın toplumda büyük ölçüde yayılmasına neden olabilecektir.

Tifonun yayılmasını önlemek için başvurulacak metotlar nelerdir ?
İçilecek ve kullanılacak suların temizlenmesi ve sütlerin pastörize edilmesi gerekli tedbirlerdir. «Tifo taşıyıcıları» teşhis edildikten sonra başkalarının yiyecekleri maddelerden uzak tutulmalıdır. Tifo vakalarının erken teşhis edilmesi ve hastanın öteki insanlardan tecrit edilmesi gereklidir. Tifoya yakalanan hastanın bütün giysileri, eşyaları ve dışkıları sterilize edilmeli ve bu hastanın başkaları ile teması önlenmelidir.

Tifoyu önleyen aşılar tesirli midir ?
Evet. Bağışıklığı artırmak için yapılan ek aşılar eğer her üç veya dört yılda bir yapılırsa hastalığa karşı bağışıklığı artırmaktır. Tifo aşıları aşağıda gösterilen hallerde yapılmalıdır:
a. Su temizliği şüpheli olan ve tifo vakaları olduğu bilinen bir ülkeye seyahat ederken,
b. Tifo salgınlarında.
c. Bu hastalığa yakalanmış bir kişi ile temas edilmişse.

Tifo hastalığında kesin teşhis nasıl elde edilir ?
Hastalığın ikinci haftasında pozitif (müspet) belirtiler gösteren özel bir kan muayenesi usulü vardır. Bunun adı Gruber-VVidal testidir. Ayrıca, genellikle hastalığın ilk haftasında hastanın kan, idrar veya dışkısından laboratuarda geliştirilen bir mikroptan hastalık teşhis edilebilinmektedir.

Tifoda mikropların gelişmesi devri (incubation perios) nin süresi ne kadardır ?
Genellikle dört ilâ altı hafta.

«Pembe noktalar» neyi ifade eder ?
Bunlar deride, genellikle göğüste ve karında meydana gelen küçücük kırmızımtırak noktalardır. Bunlar çoğunlukla hastalığın yedinci ve onuncu günleri arasında belirir.

Tifonun ciddî komplikasyonları olabilir mi ?
Evet, En ciddî iki komplikasyon bağırsaklarda kopma ve bağırsaklarda kanama olmasıdır. Ancak, bunlar çok kez meydana gelmez.

Tifo hastası ne kadar süre sonra yataktan çıkabilir ?
Ateşi normale düştükten bir hafta sonra yatakta oturur vaziyete getirilebilinir. Bundan üç dört gün sonra da yataktan çıkabilir.

Bir tifo hastasının iyileştiği nasıl anlaşılır ?
Devamlı olarak yapılan dışkı tahlilleri ve kültürleri tifo mikrobunu göstermeyinceye kadar ve tam bir «menfi» (negatif) rapor alınınca. Bu tür tahliller hastanın «tifo taşıyıcısı» olmadığını da tespit edecektir.

Günümüzde tifo nasıl tedavi edilir ?
a. Yatakta istirahat.
b. Gereken besinin alınmasını temin için alınacak ilâçlar.
c. Çabuk bir tedaviyi geliştireceğini göstermiş olan yeni tür antibiyotiklerin alınması.

Bulaşıcı ve virüs hastalıklarının nedenleri ve nasıl oluştukları


Bulaşıcı hastalıkların sebepleri nedir ve bunların her birinden örnekler ?
a. Bakteriler (tifo, zatürree vb.).
b. Protozoa (amipli dizanteri, sıtma).
c. Rickettsia (tifüs, rocky mountain lekeli nöbet).
d. Virüs (enflüanza, çiçek hastalığı, kızamık).
e. Mantarlar (dezidroz, blastomikoz).

Bakteri ile virüs arasındaki fark nedir ?
Bakteriler normal bir mikroskop altında görülebilir. Virüsler ise, çok ufak olduklarından, ancak çok kudretli olan bir elektron mikroskopu altında görülebilmektedirler. Bakteriler çok ince delikli filtreden büyükleri nedeniyle geçemezken, virüsler bunlardan kolaylıkla geçebillcek kadar küçüktürler.

Bakteriler ve virüsler, gelişme ve çoğalmaları için canlı hücrelere ihtiyaç duyarlar mı ?
Bakterilerin buna ihtiyaçları yoktur. Onlar canlı olmayan maddelerle büyüyüp üreyebilmektedirler. Virüsler ise ancak canlı doku hücrelerinde gelişip üreyebilirler. Bu hücreler hayvan veya insan
hücreleri olabilir. Yeni doku kültür teknikleri sayesinde birçok yeni virüs tesbit edilmiştir ve bunların bazılarının, bugün artık belli olan hastalıkları geliştirmekte oldukları bilinmektedir.

Virüs hastalıkları nasıl yayılır ?
Temesla, havada virüsün damla halinde kalmasıyla ve sivrisinek, bit, tahtakurusu vb. gibi taşıyıcıların aracılığıyla.

Bakteri ve virüsler antibiyotik ve başka kimyasal ilâçlara karşı aynı tepkiyi gösterirler mi ?
Hayır. Birçok bakteri antibiyotik ve kemoterapik ilâçlar (penisilin, Mycin grubu, sulfa grubu vb.) ilâçlarla ölür veya etkisiz kalırken, virüslere bu gibi ilâçlar tesir etmemektedir.

Bir virüs hastalığına yakalanan kişideki virüs, o hastayı aynı hastalığının tekerrürüne karşı korur mu ?
Her zaman değil. Birçok hallerde; çiçek hastalığı, kızamık, çocuk felci ve benzeri hastalıklara yakalanan bir hasta ikinci kez bu hastalığa tutulmaz. Fakat, soğuk alma, enflüenza vb. hastalıklardaki virüs koruyucu değildir ve aynı hastalık defalarca tekerrür edebilir.

Virüs hastalıklarına karşı bağışıklık nasıl temin edilebilir ?
Ölmüş veya zayıflamış virüslerden geliştirilen aşıların kullanılmasıyla. Örneğin çocuk felci ve enflüenza aşıları. Kızamık aşıları (hem canlı ve hem de zayıflatılmış virüslerden geliştirilmiş) ve kızamıkçık ve kabakulak için geliştirilmiş aşılar günümüzde genel olarak kabul edilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır.

Normal soğuk algınlığına karşı tesirli bir aşı var mıdır ?
Henüz yoktur. Ancak bu yolda çalışmalara devam edilmektedir ve ileride böyle bir aşının bulunacağı kuvvetle umulmaktadır.

Sağlığın aynası tırnaklar, Tırnağın Sağlığının Önemi


Tırnaktaki beyaz lekeler magnezyum eksik­liğinin, dikey tırnaklar ise sindirim sistemin­deki sorunun işaretidir.
Her insanda ortalama olarak 1 mm uzayan tır­naklar, fiziksel durumun da haritası olarak kabul ediliyor. Tırnakların şekli ve rengi, sağlık duru­mu hakkında bilgi veriyor.

Tırnağın renginin çok önemli olduğunu söyle­yen uzmanlar, sağlıklı bir insanda tırnak altında­ki rengin pembe olduğunu, en küçük bir deği­şikliğin özellikle vitamin eksikliğine işaret ettiği­ni belirtiyor. Buna göre, tırnaktaki beyaz lekeler magnezyum eksikliğinden kaynaklanıyor. Eğer tırnak rengi pembeden çok kırmızıya kaçıyorsa, bu kandaki kolesterol oranının artmış olduğunu gösteriyor. Bu renk tırnaklar karaciğerde ve kalp damarlarında bir rahatsızlığın habercisi de olabi­liyor. Kırmızı ile mor arası renkteki tırnaklar ise fazla şeker tüketiminden ortaya çıkıyor, uzman­lar, kolay kırılan tırnakların sebze ve meyve ba­lık tüketiminin azlığından kaynaklanan vitamin eksikliğinin karaciğere yansıması olduğunu be­lirtiyor. Yatay ve düz tırnaklar aşırı stresin ha­bercisi olarak değerlendirilirken, dikey tırnaklar sindirim sisteminde bir sorun olduğunun göster­gesi sayılıyor.

Ayak Sağlığı | Ayak masajıyla gelen sağlık, Ayak masajının faydaları


Dünyaca bilinen ayak masajının ünlü Çinli gruplarından Lıankzı, özel bir şirket aracığıyla artık Türkleri de ayaklarından rahatlatacak ve günün tüm stresini alırken, bazı rahatsızlıkları söyleyecek.

Çin’den Moskova aktarmalı Türkiye’ye gelen 15 kişilik uzman grup, Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Grup üyeleri, ayak masajı ile insanın tüm gün içinde yaşadığı stresi, yorgunluğu üzerinden atmasına yardımcı olurken, kaliteli bir uyku ve bazı bilmediği hastalıkları da ortaya çıkarttığını söyledi. Çinli grubun Türkiye’ye getirilmesini sağlayan Ayak Masaj Hizmetleri Şirketi basın danışmanı Nurten Kılavuz ise Türkiye’de hedef kitlelerinin yoğun iş temposu ve stres altında çalışanlar olduklarını ve Maslak Princess Otel’de hizmet vereceklerini kaydetti.

Kılavuz, “Ayak masajının Türkiye’de profesyonelce yapılmadığını ve yapılan bazı yerlerde de yanlış uygulamalar olduğunu gördük. Yaptığımız araştırmalar sonrasında Çin’de en iyi ve uzman kadroya sahip bir grup bulduk. Artık Türkiye’de de isteyen, ayak masajı sayesinde bütün yorgunluğundan ve stresinden arınacak” dedi.
Ayak masajını Türkiye’ye tanıtmak için gelen 15 kişilik Çinli grup, havalimanında marşlarını söyledi. Ayak masaj uzmanlarının marşları ve felsefesi olduğunu, bunun için önemli ve titiz bir eğitim alınması gerektiğini söyleyen masaj uzmanları, kendileri için önemli olan marşları da söylemeyi ihmal etmedi. Bir anda havalimanında ilgi odağı olan Çinli ayak masajı uzmanları, söyledikleri marşlarla herkesin dikkatini üzerlerine topladı. Dinleyiciler, her marşın bitmesi sonrasında ise alkışlamayı ihmal etmedi.

Bakteriyel artrit Bakteriyel artritin Zararları Hakkında Genel Bilgiler


Bakteriyel artrit nedir ?
Streptokok, stafilokok, gonokok, vb. gibi bakterilerden bir eklem çevresinde ileri gelen bir enfeksiyondur.

Bakteriyel artritin tedavi usulleri nelerdir ?
Eğer enfeksiyon ciddî ise cerahatin alınır tası için cerrahî müdaha­le gerekli olabilir. Bu gibi hallerde durumun kötüleşmesini önlemek için antibiyotik ilâçların kullanılması çok yararlıdır.

Bakteriyel artritten bir eklemin devamlı olarak sakat kalması müm­kün müdür ?
Evet. Bazı vakalarda hastalanan eklemin etrafındaki zarlar enfek­siyondan harap olabileceğinden eklem hareketsiz kalabilir.

Günümüzde bakteriyel artrite fazla rastlanmakta mıdır ?
Hayır. Vücudun başka yerlerindeki bakterilerin zamanında teda­visiyle genellikle bakterilerin eklemlere girmesi önlenmektedir. Antibiyotik ilâçlar gonore, stafilokok ve streptokok enfeksiyonlarının artrit getirmesi olayları büyük ölçüde azalmıştır.

Gut artriti Nedir Gut artriti Hakkında Cerrahi Bilgiler


Gut nedir ?
Vücudun kimyasal sisteminde bir bozukluk olan gut, büyük ölçüde fazlalık gösteren ürat üretiminin artmasına yol açar. Böylece bu üratlardan anormal derecede fazla miktarlar kıkırdaklarda, ke­miklerde, böbreklerde, deride, bursada ve başka dokularda topla­nır.

Bu fazla ürat toplandıkları dokulara zararlı mı olurlar ?
Evet.

Gut bir kol veya bacağın kaybına neden olur mu ?
Hayır.

Gut artriti nedir ?
Ayak parmaklarında, ayaklarda, ayak bileklerinde, ellerde ve el bileklerde şiddetli sancılarla kendisini gösteren bir hastalıktır. Has­talığın en klasik şekli ayakların başparmağında kendini gösterir.

Gut artriti esaslı bir şekilde tedavi edilebilir mi ?
Evet. Gut nöbetlerinin çoğunluğunu önleyebilecek ilâçlar vardır. Bunlardan en çok kullanılanı allopurinâl «Zyloprin» dir. Had nöbetlerini hafifleten ilâçlar arasında «Celchicine», «Butazolidin» ve «Benemid» vardır. Bu ilâçlarla hazırlanan karışımlar devamlı ola­rak alındığı zamanlar gut nöbetlerin büyük bir çoğunluğu önlene­bilinir.

Gut veya gut artritin zamanında tedavisiyle eklemlerin devamlı ola­rak tahrip edilmesi ve ayrıca tekrarlayan nöbetler önlenebilinir mi ?
Evet.

Gut bir ailevi hastalık olabilir mi ?
Evet.

Guta erkeklerde kadınlardan fazla oranda mı rastlanır ?
Evet. Yirmide bir oranında fazla rastlanır.

Had bir gut nöbetini ne gibi faktörler meydana getirir ?
Nöbetler genellikle ameliyatlardan sonra, aşırı derecede alkol alın­mış olmasından, aşırı derecede perhizlerden, duygusal sarsıntılar­dan ve fazla üşümekten ileri gelebilir. Bazı ilâçlar özellikle ağız­dan alınan ve idrarı artıran tipler, kandaki ürik asidi yükselterek had gut nöbetlerine neden olabilirler. Ancak yukarıda sayılan fak­törlerden hiçbiri olmadan da bir had gut nöbeti gelebilir.

Gut bir «zengin» hastalığı olduğu doğru mudur ?
Bu iddia doğru değildir. Hastalığa her gelir sınıfında rastlanabilinir.

Lokallize bir gutun fizikî görüntüleri nelerdir ?
Acı, kolayca incinmek ve bir eklem civarının şişmesi.

Tedavi görmeyen gut artriti ne gibi ilerlemeler gösterir ?
Had bir nöbet iki günden on dört güne kadar sürebilir. Bu gibi nö­betler birkaç ay arası veya yılda bir ve bazen de daha uzun süre aralıklarla gelebilir. Aradaki sürelerden hasta genellikle hiçbir hastalık belirtisi göstermez ve herhangi bir sancıya maruz kalmaz. Hasta tedavi görmediği takdirde bu nöbetlerin gelmesi sıklaşır, da­ha uzun sürer ve daha fazla devamlı sakatlıklara neden olur. En sonunda eklemler, özellikle el ve ayaklardaki eklemler çarpık bir halde kalırlar ve bunları artık tedavi etmek imkânı kalmamış ol­duğundan önemli sakatlıklara neden olabilirler.

Gut artritinin olup olmadığı nasıl anlaşılır ?
Kanda yüksek ölçüde ürik asit bulunmasiyle anlaşılır.

Travmatik artrit - Hakkında Genel Bilgiler


Travmatik artrit nedir ?
Bir darbe veya zorlamayla zarar gören bir eklemin aldığı yaranın iltihaplanmasıdır.

Bu tür artritin tedavi yolu nedir ?
Söz konusu eklemin sıkı bir bandajla veya alçıya alınmak suretiy­le hareketsiz hale getirilmesi ve iltihaplanma durumunun tama­men ortadan kalkıncaya kadar bu şekilde tutulması.

«Dizde su toplanması» deyimi ne demektir ?
Genellikle bir darbe veya zorlamayla dizkapağında baş gösteren bir yaradan ileri gelen artrite denir.

Bir eklemden sıvı akıtmak ne demektir ?
Bir eklem zedelendiği vakit çok kez su toplar. Birçok vakalarda bu eklem iğne ile delinerek içerisinde toplanan su dışarıya sızdırılır.

Travmatik artrit tam anlamıyla tedavi olunur mu ?
Evet. Bu gibi yaraların büyük çoğunluğu birkaç hafta içerisinde iyileşir.

Osteoartrit Nedir Osteoartrit Hakkında Genel bilgiler


Osteoartrit nedir ?
Özellikle orta yaşlı ve yaşlılarda kendisini gösteren bir oynak has­talığıdır. Hastalığın genellikle yıllarca olagelen yorulma ve yıpranmadan veya eklem dokularının hatalı veya yetersiz derecede teda­vi edilmesinden ve yaşlanmada görülen metabolik değişmelerden ileri geldiği sanılmaktadır.

Osteoartrit en çok hangi eklemlerde görülür ?
Dizler kalçalar ve omurga kemiği gibi ağırlık taşıyan eklemlerde.

Osteoartritin genel belirtileri nelerdir ?
Devamlı olarak artan bir katılık ve bükülmezlik; etkilenmiş eklemde rahatsızlık veya acı.,Bu acı…bir dinlenme devresinden sonra ve sabahları veya bir yerde bir süre durduktan sonra duyulabilir. Böyle bir hareketsizlik veya duraklama devresinden sonra hastanın et kilenmiş ekleminin eski hâline gelmesi için kısa bir süre geçer. Etkilenen eklem hafif bir şişkinlik gösterebilir. Bu eklem eğildiği veya uzatıldığı zaman; hasta avuç içi üzerine yerleştirdiği zaman bir büzülme hissedilebilir.

Bu hastalığın çoğunluk vakaları sakatlığa veya şekil bozukluğuna yol açmaz, ancak eklemde değişik oranda sertlik ve bükülmezlik görülür. Bunlar da hastanın yavaşlaması ve daha sınırlı fizikî faa­liyette bulunmasına ihtiyaç gösterir.

Osteoartritin sonuçları ne olabilir ?
Bu hastalığa tutulmuş olanların sakat kalmak, yatalak olmak veya büyük ölçüde hareketlerini kısıtlama ihtiyacı duymaktan korkma­ları için bir neden yoktur.

Osteoartrit önlenebilinir mi ?
Gerçekten hayır. Fakat düzgün duruşa önem vermek, düztaban hal­lerinin giderilmesi, fazla şişmanlığın önlenmesi, normal yemek ve hayatî metotlara dikkat edilmesi, genel sağlık bakımı, eklemlerin dayanıklığma büyük ölçüde yardımcı olur ve bu durumun gelme­sini büyük ölçüde önler.

Osteoartrit kısmen veya tamamen tedavi edilebilir mi ?
Psikoterapi, kilo kaybı, eklem iltihaplarının ilâçla hafifletilme­si, hastalanan eklemlere yük binmemesi için doktorların tavsiyesine uymakla hafifletilebilir. Bu artritten ileri gelen sakatlık ve şekil bozukluklarını giderici eklem ameliyatları yoluyla kısmen iyileştirilebilir.

Parmakların en uçtaki oynak yerlerinde çok kez görülen soğancık benzeri yumrular nelerdir ?
Bunlar osteoartrit belirtileridir. Bunlar bazen acı ve sertlik emareleri gösterirlerse de parmakların ciddî şekilde sakatlanmasına yol açmazlar.

Romatizmal artrit Nedi kısaca bilgiler


Romatizmal artrit nedir ?
Romatizmal artrit gençlerde görülen özel tip bir artrit türüdür ve kadınlarda erkeklerden bire-üç oranında fazla rastlanmaktadır. Karakteristikleri değişik oranlarda. şişkinlikler, sancı, iltihaplan­ma ve eklem dokularının sakatlanmalarıdır. Hastalık kronik olup hastalık boyunca bazen sakinleşmek, bazen de şiddetlenme belirti­leri gösterir. Hastalık ilerleyen nitelikte ise ve tedaviye başvurulamazsa ciddî sakatlıklar ve şekil bozukluklarına neden olabilmekte­dir.

Romatizmal artrit en çok hangi oynaklarda görülür ?
Parmak eklemlerinde, bileklerde, dizlerde, ayak bileklerinde ve omurga kemiğinde.

Romatizmal artrit eklemlerdeki belirtilerden başka belirtiler de gös­terir mi ?
Evet. Nöbet, zafiyet, kilo kaybı, gibi belirtiler eklemlerdeki belirti­lerle birlikte kendilerini gösterebilir.

Romatizmal artritin sebebi nedir ?
Romatizmal artritin nedeni bilinmemektedir.

Romatizmal artritten rahatsızlanmış hastaların durumu ne olabilir ?
Tedavi olmadıkları takdirde bu gibi hastaların yaklaşık % 10-15′i ilk nöbetten sonra kendiliklerinden iyileşirler ve kriz yenilenmez. % 35′i iyileşme gösterirler ve kendilerinde hafif belirtiler kalır. Yaklaşık % 50’sinde ise inatçı, ilerleyen ve sakatlık yapan eklem sakatlığı izleri kalır. % 20’si er geç ciddî derecede sakat kalırlar.

Romatizmal artritin tedavisi nedir ?
a. Genel tedavi usulleri arasında yeterli derecede dinlenme, mümkün olduğu oranda duygusal sıkıntılardan kaçınma ve dengeli bir perhizin devamı mümkündür.
b. Hastalanmış .olan eklemlere banyo ve diatermi gibi lokal psiko­terapi tedavi usullerinin tatbiki.
c. Aşağıda gösterilen ilâçların kullanılması:
1—Salisilatlar (sodyum salisilat ve aspirin) çok kez acıları dindirirse de bunların tedavi etme nitelikleri yoktur.
2—Kortizon, ACTH ve bu gibi kimyasal maddeler krizlerin yatışmasına yardımcı olabilirlerse de, bunların verilmesi ke­sildiği zamanlar hastalık belirtileri yeniden kendilerini gös­terirler. Bütün başka terapi usulleri yetersiz kaldığı za­manlarda çok kez kortizon tipi ilâçlar ciddî şekilde etkilen­miş olan eklemlere enjeksiyonla verilir.
3—Enjeksiyon yoluyla verilen altın tuzları, bazı romatizmal arteriti olan hastalara yardımcı olabilir. Ancak bu tür enjeksiyonlar ciddî toksik tepkiler yapabileceklerinden bunların çök dikkatle enjekte edilmesi gereklidir.
4—Yeni kullanılmaya başlanan «Phenylbutazone» bazı romatizmal artriti olan hastalarda iyileşme belirtileri göstermek­tedir. Ancak bu ilâç vücutta çok ciddî yan tesirler göstere­bileceğinden sürekli tıbbî kontrol olmadan devamlı kulla­nılması doğru olmaz, .
5—Bir kısım romatizmal artritli hastalar bazı sıtmaya karşı
kullanılan ilâçların verilmesiyle çok iyi sonuçlar alınmış­tır.
6—«İndocin» gibi bazı sentetik ilâçlar da romatizmal artritli
hastalarda kullanılmış ve çok ümit verici sonuçlar elde edilmiştir.
d. «İndocin» ve «Motrin» gibi yeni ilâçların romatizmal artritin te­davisinde çok yararlı olduğu görülmüştür.

Romatizmal artritin tedavileri ne derece tesirlidir ?
Romatizmal artritin bilinen bir tedavi yolu olmadığı kabul edilme­lidir. Yukarıda gösterilen tedavi usulleri ancak hastanın semptom­larını hafifletmekte ve hastalık sırasında ileri safhalarda yardım­cı olabilmektedirler. Had safhada kullanılan tedavi yöntemleri ek­lemlerdeki hasarları azaltabilirse de, tedaviden önce yerleşmiş bir sakatlığın düzeltilmesinde yararlı olamaz.

Stili hastalığı nedir ?
Çocuklarda görülen bir tür romatizmal artrittir.

«Spondylitis» nedir ?
Omurgalarda ve ona bağlı kemik yapılarında görülen özel bir artrittir. Genellikle genç yaştaki erkeklerde rastlanır.

Artrit Hakkında Genel bilgiler Ve Öneriler


Artrit nedir ?
Bir veya birden fazla eklemin iltihaplanmasına ya da dejenere ol­masına yol açan bir hastalıktır.

Romatizma nedir ?
Romatizma genellikle çok değişik ve çeşitli, çok kez de belirsiz kas, eklem, kas kirişi, bursal ve kas-iskelet sisteminin başka kısımlarında duyulan sancı ve acılara denmektedir.

Artritin en genel türleri hangileridir ?
a. Romatizmal artrit.
b. Osteoartrit (Eklem artriti).
c. Gut artriti.
d. Travmatik artrit.
e. Bakteriyel artrit.
f. Kimyasal veya hormonal düzen bozukluğundan ileri gelen artrit.

Artritin tedavisinde kortizonun rolü nedir ?
Kortizon, çok kişinin sandığı gibi her derde deva olmaktan çok uzaktır. Günümüzde artrit hallerde kortizon kullanılması, birçok artrit hallerde görülen sancı şişkinlik ve yetersizlik tesirlerini azaltmakta faydalı olduğundandır. Üstelik kortizon, ancak başka daha az tehlikeli olan tedavi usullerini hastanın sancılarını yeterli derecede hafifletemediği zamanlarda kullanılmaktadır.

Kortizon, artritik bir durumu tedavi edebilir mi ?
Hayır. Ancak bir rahatlama sağlar; fakat hastalığın teme]ini teş­kil eden sebebin tedavisinde bir yararı olmaz.

Kortizon, eklem zedelenmesini önleyebilir mi ?
Son yapılan bilimsel araştırmalar kortizonun bu yolda yararlı ol­madığını göstermiştir. Ancak, bu alanda yetkili olan bazı uzmanlar bunun aksini iddia etmektedirler.

Kortizon kullanılması güvenilir midir ?
Evet, ama tam bir tıbbî kontrol altında kullanılması şartı ile.

Artrit tedavisinde aspirin ne rol oynar ?
Belirtileri hafifletmek için kullanılacak en iyi ilâçlardan biridir.

Tıbbî kontrol olmadan aspirinin uzun süreler kullanılması doğru mu­dur ?
Hayır. Aspirin kullanılması birçok yan tesirlere yol açabilir. Ancak tıbbî kontrol altında kullanılması gerekir.

Salisilatlar nedir ?
Artrit belirtilerini hafifletmeye yararlı ve aralarında aspirin de bu­lunan bir ilâç kategorisidir.

Artrit tedavisi için yararlı başka ilâçlar hangileridir ?
Artritten mustarip olanlara «Indocin» ve «Motrin» adındaki iki ilâç çok iyi gelmektedir.

Aspirin, eczanelerde satılan ve büyük reklamları yapılan patentli ilâçlar kadar tesirli midir ?
Evet.

Artritten rahatsız olan hasta perhizlerden yararlanabilir mi ?
Genellikle perhizler tesirsizdir. Bunun bir istisnası gut’ta vardır. Düşük bir «purine» perhizi krizlerin sayısını azaltabilir.

Dişlerin çekilmesiyle artrit hafifler mi ?
Genellikle hayır. Bazı dişlerin çekilmesi ancak artritin onlardan geldiği tespit edildiği zamanlar doğru olabilir. Sağlam dişlerin çe­kilmesi katiyen doğru değildir.

Bademciklerin alınması artrite yardımcı olabilir mi ?
Yukarıdaki cevap bu soru için de geçerlidir.

İklim değiştirilmesi artrite yardımcı olabilir mi ?
Bazı artrit hastaları, ılık ve kuru bir iklimde daha rahat ederler.

Artrit tedavisinde kaplıcalar ne derece yardımcı olabilir ?
Kaplıcaların tedavi nitelikleri yoktur. Ancak dinlenme, rahatlama, psikoterapi ve çevre değişikliği gibi faktörlerin bir araya gelmesiy­le hastalar kaplıcalardan nispeten yararlanabilirler. Kaplıcalardaki mineral sularda banyo yapmanın veya bunları içmenin artrite yararlı olabileceğine dair bilimsel hiçbir delil yoktur.

Kabızlık artrite tesir eder mî ?
Hayır.

Ara sıra müshil almak artrite yardımcı olabilir mi ?
Ancak geçici bir rahatlama getirebilme bakımından evet.

Kalınbağırsağa ait «irrigation»lar artrite yararlı mıdır ?
Hayır.

Artrite yararlı olabilecek aşılar bulunmuş mudur ?
Şimdiye kadar bulunmamıştır.

Antibiyotikler artrite yardımcı olabilir mi ?
Ancak artrit belsoğukluğu veya streptokok enfeksiyonu gibi bak­teriler yüzünden ileri gelmişse yararlı olur.

Cerrahî yolla, artritten zarar görenler iyileştirilebilinir mi ?
Evet. Son yıllarda artritten sakatlığa uğrayanların sakatlanan uzuvların eski haline getirilmesi ve düzeltilmesi için başarılı cerrahi müdahale yolları geliştirilmiştir. Bu gibi müdahaleler kronik artrit sakatlıklara uğrayanlara çok yararlı olmuştur.

Artrit Hakkında Genel bilgiler Ve Öneriler


Artrit nedir ?
Bir veya birden fazla eklemin iltihaplanmasına ya da dejenere ol­masına yol açan bir hastalıktır.

Romatizma nedir ?
Romatizma genellikle çok değişik ve çeşitli, çok kez de belirsiz kas, eklem, kas kirişi, bursal ve kas-iskelet sisteminin başka kısımlarında duyulan sancı ve acılara denmektedir.

Artritin en genel türleri hangileridir ?
a. Romatizmal artrit.
b. Osteoartrit (Eklem artriti).
c. Gut artriti.
d. Travmatik artrit.
e. Bakteriyel artrit.
f. Kimyasal veya hormonal düzen bozukluğundan ileri gelen artrit.

Artritin tedavisinde kortizonun rolü nedir ?
Kortizon, çok kişinin sandığı gibi her derde deva olmaktan çok uzaktır. Günümüzde artrit hallerde kortizon kullanılması, birçok artrit hallerde görülen sancı şişkinlik ve yetersizlik tesirlerini azaltmakta faydalı olduğundandır. Üstelik kortizon, ancak başka daha az tehlikeli olan tedavi usullerini hastanın sancılarını yeterli derecede hafifletemediği zamanlarda kullanılmaktadır.

Kortizon, artritik bir durumu tedavi edebilir mi ?
Hayır. Ancak bir rahatlama sağlar; fakat hastalığın teme]ini teş­kil eden sebebin tedavisinde bir yararı olmaz.

Kortizon, eklem zedelenmesini önleyebilir mi ?
Son yapılan bilimsel araştırmalar kortizonun bu yolda yararlı ol­madığını göstermiştir. Ancak, bu alanda yetkili olan bazı uzmanlar bunun aksini iddia etmektedirler.

Kortizon kullanılması güvenilir midir ?
Evet, ama tam bir tıbbî kontrol altında kullanılması şartı ile.

Artrit tedavisinde aspirin ne rol oynar ?
Belirtileri hafifletmek için kullanılacak en iyi ilâçlardan biridir.

Tıbbî kontrol olmadan aspirinin uzun süreler kullanılması doğru mu­dur ?
Hayır. Aspirin kullanılması birçok yan tesirlere yol açabilir. Ancak tıbbî kontrol altında kullanılması gerekir.

Salisilatlar nedir ?
Artrit belirtilerini hafifletmeye yararlı ve aralarında aspirin de bu­lunan bir ilâç kategorisidir.

Artrit tedavisi için yararlı başka ilâçlar hangileridir ?
Artritten mustarip olanlara «Indocin» ve «Motrin» adındaki iki ilâç çok iyi gelmektedir.

Aspirin, eczanelerde satılan ve büyük reklamları yapılan patentli ilâçlar kadar tesirli midir ?
Evet.

Artritten rahatsız olan hasta perhizlerden yararlanabilir mi ?
Genellikle perhizler tesirsizdir. Bunun bir istisnası gut’ta vardır. Düşük bir «purine» perhizi krizlerin sayısını azaltabilir.

Dişlerin çekilmesiyle artrit hafifler mi ?
Genellikle hayır. Bazı dişlerin çekilmesi ancak artritin onlardan geldiği tespit edildiği zamanlar doğru olabilir. Sağlam dişlerin çe­kilmesi katiyen doğru değildir.

Bademciklerin alınması artrite yardımcı olabilir mi ?
Yukarıdaki cevap bu soru için de geçerlidir.

İklim değiştirilmesi artrite yardımcı olabilir mi ?
Bazı artrit hastaları, ılık ve kuru bir iklimde daha rahat ederler.

Artrit tedavisinde kaplıcalar ne derece yardımcı olabilir ?
Kaplıcaların tedavi nitelikleri yoktur. Ancak dinlenme, rahatlama, psikoterapi ve çevre değişikliği gibi faktörlerin bir araya gelmesiy­le hastalar kaplıcalardan nispeten yararlanabilirler. Kaplıcalardaki mineral sularda banyo yapmanın veya bunları içmenin artrite yararlı olabileceğine dair bilimsel hiçbir delil yoktur.

Kabızlık artrite tesir eder mî ?
Hayır.

Ara sıra müshil almak artrite yardımcı olabilir mi ?
Ancak geçici bir rahatlama getirebilme bakımından evet.

Kalınbağırsağa ait «irrigation»lar artrite yararlı mıdır ?
Hayır.

Artrite yararlı olabilecek aşılar bulunmuş mudur ?
Şimdiye kadar bulunmamıştır.

Antibiyotikler artrite yardımcı olabilir mi ?
Ancak artrit belsoğukluğu veya streptokok enfeksiyonu gibi bak­teriler yüzünden ileri gelmişse yararlı olur.

Cerrahî yolla, artritten zarar görenler iyileştirilebilinir mi ?
Evet. Son yıllarda artritten sakatlığa uğrayanların sakatlanan uzuvların eski haline getirilmesi ve düzeltilmesi için başarılı cerrahi müdahale yolları geliştirilmiştir. Bu gibi müdahaleler kronik artrit sakatlıklara uğrayanlara çok yararlı olmuştur.

Ciddî olabilecek bir enfeksiyonu önlemek için en iyi yol nedir?


a.Doktorunuza periyodik sıhhî muayeneler için müracaat ediniz. Böylece bünyenizde gizli bir hastalık olup olmadığını tesbit et­me imkânını bulursunuz.

b.Bütün tırmık ve kesikleri, su ve sabunla iyice yıkadıktan sonra bunları bandajla örtünüz.

c.En ufak bir çıban ve apseyi bile hiçbir zaman sıkmayınız veya içindeki cerahati boşaltmaya kalkışmayınız.

d.Cildinizin hassas olabileceği maddeleri kullanmayınız. Bazı ki­şilerin ciltleri kokuyu önleyici (deodorant) losyonlara veya koz­metiklere karşı çok hassas olabilir.

e.Yayılma eğilimi gösteren bir enfeksiyonda hasta yatağa yatırıl­malı ve antibiyotik tedavisine hemen başlanmalıdır.

f.İltihaplı yere ılık kompres yapınız.

g.Doktorunuzu telefonla arayıp kendisine durumu bildiriniz. O si­ze antibiyotik gibi özel bir ilâcın kullanılması gerekip gerek­mediğini bildirecektir.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Apandisit genel bilgiler


Apandisit vücudumuzun neresindedir ?
Apandisit körbağırsağın solucana benzeyen uzantısıdır. 7.5 cm. ile 12,5 cm. kadar uzunlukta, kalın bağırsak başlangıcının altında, karnın sağ kısmındadır. Normal zamanlarda bir kurşun kalem kalınlığındadır.

Fonksiyonu nedir ?
İnsanlarda hiçbir fonksiyonu yoktur ve hayvanlardan insanlara kalmış bir organ olduğu tahmin edilir.

Apandisit hastalığı nedir ?
Apandisit, apandisitin etrafının iltihabıdır. Etrafına yayılan ilti­haplanma bütü jtı bünyeye bulaşır. Kötü iltihaplanma hallerinde apandisit iltihapla dolabilir. İltihaplanma, apandisit duvarının dı­şına yayıldığı zaman kangrenli olmaya yüz tutabilir ve apandisiti patlatabilir.

Apandisit neden ileri gelir ?
Apandisit bakterilerden ileri gelen iltihapları veya sertleşmiş bir cerahat parçasının apandisite kan akımını durdurmasından ve bu­radaki kan damarlarınım tıkanmasından ileri gelebilir.

Apandisit hastalığı ne kadar yaygındır ?
Antibiyotik çağından önce karın bölgesindeki ameliyatların en yaygın olanlarından biri apandisitti. Bugün apandisit halleri çok da­ha az görülmektedir. Apandisite genellikle 20, 30 ve 40 yaşlarında­ki kişilerde rastlanılır. Çocuklarda ve gençlerde de apandisit görüle­bilir. Üç yaşından daha ufak çocuklarda ise bu hastalığa pek nadi­ren rastlanılmaktadır.

Apandisit vakaları azalmakta mıdır ?
Evet. Açıklaması mümkün olmayan nedenlerden günümüzde, yir­mi otuz yıl öncesine göre apandisit vakalarına çok daha az rastlanmaktadır.

Apandisit meyve çekirdekleri veya çiklet gibi cisimlerin yutulmasın­dan ileri gelebilir mi ?
Hayır.

Apandisit bir aile hastalığı olabilir mi veya kalıtımla geçebilir mi ?
Hayır.

Hangi tür apandisitler vardır ?
a. Had apandisit. Bu tür apandisit genellikle karın krampları, baş dönmesi veya kusma, karının sağ alt kısmında hissedilen bir sancı ile kendisini gösterir. Bu belirtiler aniden ortaya çıkabilir veya birkaç saat içerisinde yavaş yavaş oluşabilir.
b. Tekrarlanan apandisit. Bu hafif apandisit belirtileri ile kendisi­ni gösterir, derhal ortadan kaybolur ve birkaç ay veya birkaç yıl sonra yeniden meydana gelebilir.

Bir insan kendisinde apandisit olabileceğini nasıl anlayabilir ?
Karındaki kramplardan, baş dönmesi ve kusma hallerinden ve kar­nın sağ alt kısmında duyulan sancıdan bir kişi apandisitten şüphelenmelidir. Bu belirtiler birkaç defa devam edebilir ve gittikçe şid­detlenebilir. Nabız artışında artış ve hafif ateş de olabilir. İştahsızlık ve kabızlıkta çok kez apandisit belirtilerindendir.

Karın ağrıları için müshil ne zaman verilmeli ?
Hiçbir zaman. Yapılabilecek en tehlikeli şey müshil vermektir. Bu, apandisitin patlamasına neden olabilir.

Karın ağrıları başlarsa lavman yapılmalı mıdır ?
Hayır. Ancak doktor hastayı muayene ettikten sonra bunun yapıl­masının gerektiğini bildirdiği takdirde lavman yapılabilir.

Apandisit teşhisi yapıldıktan sonra ameliyat yapılması derhal gerekli midir ?
Evet, had apandisit çok az vakada kendi kendiliğinden geçer ve çok kez iltihaplanma hali patlamaya veya «peritonit» e neden olabilir.

Apandisiti önlemek için bir çare var mıdır ?
Hayır.

Apandisit fazla yemek yemekten ileri gelebilir mi ?
Hayır.

Apandisit teşhisi için ne gibi laboratuar testleri yapılır ?
Kan tahlili yapılır. Had apandisit hallerinde beyaz han hücreleri (lökositler) genellikle normalin üzerinde bulunur.

Apandisit hali görüldü mü ne kadar bir süre içerisinde hasta ameliyat edilmelidir ?
Birkaç saat içerisinde.

Apandisit patladığı zaman ne meydana gelir ?
Apandisitten fışkıran cerahat karın boşluğuna dolar ve peritonite sebep olur. Bu çok tehlikeli bir durumdur.

Bir had apandisit hali buz keseleri kullanılmasıyla tedavi edilebilir mi ?
Hayır. Ancak bazı hafif vakalar hiçbir tedavi görmeden iyileşebilir.

Hafif bir vaka kendi kendine iyileştiği takdirde daha sonra yeni bir krizin gelmesi için, bir meyil var mıdır ?
Evet. Sonradan gelecek olan halin ilkinden çok daha ciddî olması mümkündür.

Apandisit ameliyatsız tedavi usulüyle iyileşebilir mi ?
Bazı nadir vakalarda apandisit büyük dozlarda antibiyotik ilâçla­rın verilmesiyle tedavi edilebilir. Ancak bu iyi bir tedavi usulü ola­rak görülmeyip ameliyattan daha büyük tehlikeler taşır.

Apandisitin en iyi tedavi yolu nedir ?
Apandisitin ameliyat yoluyla çıkarılması.

Apandisit ameliyatı ne derece ciddî bir ameliyattır ?
Erken yapılan” bir apandisit ameliyatı hiçbir ciddiyet taşımaz. Eğer ameliyat patlayan bir apandisitten peritonit olan bir hastaya yapıl­maktaysa o zaman bu, ciddî bir ameliyat sayılır.

Apandisit ameliyatı ne kadar sürer ?
Komplikasyon olmayan bir hastaya yapılan ameliyat ancak beş-on dakika sürer. Komplikasyon göstermiş bir vakada, ameliyat bir iki saat kadar sürebilir.

Apandisit ameliyatından kurtuluş ihtimali nedir ?
Günümüzün ileri operasyon ve antibiyotik çağında apandisit ame­liyatından yaklaşık her ameliyat gören hastaneden sapasağlam çıkar.

Apandisitin ne gibi komplikasyonları olabilir ?
En büyük komplikasyon peritoniti meydana getiren apandisitin patlamasıdır. Bazı tedavi olmayan hallerde apandisitten çıkan ce­rahat karaciğere karışarak karaciğer apseleri meydana getirebilir­se de bu gibi olaylara çok az rastlanır.

Apandisite yapılan ameliyatta ne gibi anesteziler kullanılır ?
Ya omurilik anestezisi, solunum yoluyla verilen siklopropan veya diazot monoksit gibi gazlar.

Apandisit ameliyatında hastanede kalma süresi ne kadardır ?
Komplikasyon olmayan bir vakada yaklaşık bir hafta. Eğer apan­disit patlamışsa hastanın hastanede birkaç hafta kalması gerekebilir.

Apandisit ameliyatında ensizyon nereden yapılır ?
Karnın sağ alt kısmından. Ensizyonlar ya eğik ya da uzunluğuna yapılır. Bunların uzunluğu genellikle beş ile on santim arasında olur.

Ensizyonun uzunluğu önemli midir ?
Kesinlikle hayır. Bazı operatörler daha uzun ensizyonlardan çalışmayı tercih etmektedirler. Şurası bilinmeli ki ensizyonlar yandan yana iyileştiklerinden dolayı bunlar uzun da olsalar, kısa da, aynı zaman süresi içinde iyileşirler.

Operasyondan önce tedavilere ihtiyaç var mıdır ?
Komplikasyon olmayan hallerde hayır. Komplike vakalarda ise ameliyat öncesi damardan solüsyonlar ve büyük dozlarda antibiyo­tik verilmesi gerekebilir. Ayrıca burundan, bağırsaklara ameliya­ta engel olabilecek sıvı ve gazları bertaraf edebilmek için bir tüp indirilmesi de gerekli olabilir.

Ameliyattan sonra özel hemşireler gerekli midir ?
Genel apandisit vakaları için hayır.

Ameliyat sonrası dönemde aşırı sancı duyulur mu ?
Hayır.

Ameliyat sonrası ne gibi tedaviler gereklidir ?
Komplike olmayan vakalarda ameliyat sonrası herhangi bir tedavi usulü gerekli değildir. Ancak, patlamış bir apandisit ameliyatından sonra sıvıların ağızdan verilmesi doğru olmadığından bunlar enjeksiyon vasıtası ile damar yoluyla verilmelidir. Ayrıca, bağırsak bölgesini boş bırakmak ve yayılmaları önlemek için burun yoluyla mideye bir lâstik boru indirilmesi gerekli olabilir. Patlama olaylarında peritoniti önlemek için büyük dozlarda antibiyotik veril­mesi gerekebilir.

Apandisit ameliyatını müteakip hasta, ne kadar zaman sonra yatak­tan kalkabilir ?
Komplike olmayan ameliyatları müteakip hasta, ameliyattan bir gün sonra yataktan kalkabilir. Peritonit hallerinde hasta yataktan günlerce, bazen de haftalarca kalkamaz.

Ameliyat yarasının kapanması ne kadar sürer ?
Komplikasyon olmayan hallerde yara birkaç gün, en geç bir haf­ta içerisinde kapanır. Patlayan bir apandisitte dren kullanıldığı va­kalarda apandisit ameliyatı yarasının kapanması bazen haftalarca sürebilir.

Apandisit ameliyatı yarası sık sık enfeksiyona uğrar mı ?
Uğrayabilir! Çünkü enfekte olan bir organ (apandisit) bu yaradan çıkarılmış olduğundan karın duvarına çıkarıldığı sırada bulaşmış olabilmesi mümkündür.

Apandisit ameliyatından sonra yaralardan sızıntı olması tabii midir ?
Evet. Ameliyattan birkaç gün sonra pembemsi bir sıvının yarada toplanmış olduğu çok kez görülür. Operatör bunu bir kıskaçla ber­taraf eder. Bu tedavi fazla sancıya yol açmaz.

Apandisit ameliyatından sonra özel bakıma ihtiyaç var mıdır ?
Komplike olmayan vakalarda hayır.

Apandisit ameliyatından sonra sürekli yan tesirler kalır mı ?
Hayır.

Ameliyat yarası vücudu çirkinleştirir mi ?
Komplike olmayan vakalarda hayır. Ancak, enfeksiyonlu bir yaraya dren konduğu.takdirde karnın sağ alt kısmında çirkin bir yara izi kalabilir.

Apandisit çıkarıldıktan sonra bağırsak mekanizması eski fonksiyon­larını eksiksiz yapar mı ?
Evet.

Apandisit çıkarıldıktan sonra bunun tekrarlanması mümkün müdür ?
Apandisit çıkarıldığı takdirde hayır. Çok az vakalarda patlamış bir apandisite veya apandisit, operatörün erişemeyeceği bir yerdeyse ve operatör apandisiti temizlemekle yetinirse, o zaman apandisiti daha ileri bir tarihte çıkarma, lüzumu meydana gelebilir.

Apandisit ameliyatında neden bazen apandisit yerinde bırakılır ?
Çünkü bazı apandisitlerin çıkarıldığı takdirde cerahatin karın boş­luğuna yayılma tehlikesi artmaktadır. Özellikle lokal bir apse mey­dana gelen apandisit olaylarında, bu gibi durumlarda apandisit ap­sesi basit drenaj usulüyle temizlenir ve hastanın iyileşmesi temin edilir. Bu gibi hallerde hasta, sonradan kesinlikle ameliyat olmalı­dır. Çünkü apandisit içeride bırakıldığı zaman yeni apandisit cera­hati hallerinin olması devamlı bir tehlike olarak kalmaktadır.

Bu gibi hallerde apandisit yerinde bırakıldığı takdirde bu apandisitin sonradan çıkarılması gerekli midir ?
Evet. Esas krizden hasta kendine geldikten sonra en az altı ile on hafta arası apandisin çıkarılması için operatöre başvurması gereklidir.

Bir kadın apandisit ameliyatı olduktan sonra gebe kalmasında bir mahzur var mıdır ?
Hayır yoktur.

Apandisit ameliyatından sonra özel perhizler gerekli midir ?
Hayır.

Apandisit ameliyatından sonra yaranın sızlaması normal midir ?
Evet. Bu yarada sancının haftalarca duyulması normaldir.

Komplike olmayan bir apandisit ameliyatından sonra aşağıdaki şey­ler ne kadar süre içerisinde yapılabilir ?
Banyo => Yara kapanır kapanmaz.

Sokakta yürümek => Yedi ile on gün arası

Merdiven çıkıp inmek => Yedi ile on gün arası

Ev işleri yapmak => Üç ile dört hafta arası

Otomobil kullanmak => Üç ile dört hafta arası

Karı-kocalık ilişkileri => Üç ile dört hafta arası

Göreve dönmek => Üç ile dört hafta arası

Bütün normal fizikî faaliyetlere yeniden başlamak => Altı ile sekiz hafta arası

Apandisit


Yaygın bir hastalık olan “apandisit”, karnın alt kısmında bulunan ve apandis ya da apendiks denilen kör barsağin iltihaplanmasıdır.

“Apendiks vermiformis uzun ince bir boru veya solucan şeklinde ortalama 9 cm uzunluğunda kör bir barsaktır. iki ila 25 cm arasında değişen uzunlukta olabilir. Çocuklarda, yetiş*kinlerden daha uzundur. Normalde karnın sağ alt bölgesinde yer almakla birlikte farklı konumlarda bulunabilir.”

Vücuttaki işlevi lam olarak bilinmeyen apendiks, bademcik gibi lenfoid doku bakımından zengin bir organ olarak tanımlanıyor.

Apandisit nasıl oluşur ?
“Apandisit yüzde 90 oranda, apendiks lümeninin (yani apendiksin iç kısmının) dışkı ile tıkanmasından kaynaklanıyor. Sık görülen nedenlerden biri de tenf dokularının şişmesidir.

Çeşitli nedenlerle apendiksin içi tıkandığı zaman, apen*diks lümeninde sıvı birikir, mikroplar çoğalmaya başlar ve iç basınç artar. Basıncın artması ile apendiks şişmeye başlar ve giderek apendiks dokusunun kanlanması ve beslenmesi bozulur. Daha sonra nekroz (çürüme) ve patlama oluşur.”

Türkiye Hastanesi uz*manları, iltihaplanmayı durdurmanın mümkün olmadığını belirterek “apandisit önlenemez; önlemek için herhangi bir metod veya ilaç bulunmuyor” diyorlar.

Görülme sıklığı
Eldeki verllere göre, apandisit her yasta görülmekte birlikte, en sık olarak genç erişkinlerde, 20-30 yaş grubunda ortaya çıkıyor. 60 yaşından büyüklerde yüzde 5-10 dolayında görülüyor, Çocuklarda en sık 6-10 yas grubunda görülen apandisjtin, 2 yaşından küçüklerde görülme oranı yüzde 2 dolayında kalıyor.

Görülme sıklığı bakrmından cinsîyete göre ilginç tablo gözleniyor, Ergenlik çağından Önce, kız ve erkeklerde apandisit oranı eşit olduğu görülüyor, 15-25 yas grubunda, erkeklerde apandisite 2 kat fazla rastlanıyor. 25 yaşından sonraki dönemde oran tekrar eşitleniyor.

Belirtiler ve tanı
Prof Dr. Hasan Taşçı ile Opr. Dr. Cavit Hamzaoğlu, apandisitin belirtileri ve tanısıyla ilgili olarak şunları söylüyorlar. “Karın ağrısı, iştahsızlık ve kusma temel belirtilerdir. Bunların bir araya gelmesi tanıyı kolaylaştırır.

Karın ağrısı; apandisitin en önemli belirtisidir. Genellikle göbek çevresinde veya mide üstünde başlar. Künt bir ağrıdır, azalma ve çoğalma gösterebilir, ama, hiçbir zaman tamamen yok olmaz. Genellikle 4-6 saat sürer (1-12 saat arasında değişebilir.) Daha sonra ağrı karın sağ alt bölgesine yerleşir. Bazı hastalarda ağrı sağ alt kadranda başlar ve orada kalır Apendiksin değişik yerleşimlerine göre ağrı sırtta, sağ veya sol kasıkta veya mesane üstü ve makatta hissedilebilir.

iştahsızlık, hastaların yüzde 90-95 inde ağrıdan daha önce görülen fakat önemsenmeyen bulgudur.

Bulantı ve kusma; önemli bir göstergedir. Hastaların yüzde 75′inde bulantı görülür. Genellikle hasta bir şey yerse Kusar, midesi boşsa kusmaz.

Bu belirtilerin yanında, hastanın, kabızlık, ishal ve gaz çıkaramama gibi şikayetleri de olabilir. Ancak, bunlar tanı değeri taşımazlar.”

Mauyene bulguları, apendiksin, vücutta yerleştiği yere göre değişebiliyor. Patlama olup olmaması da bulguları etkiliyor. Vücut ısısı bazı kişilerde normal kalmakla birlikte bazılarında 37.5-38 dereceye çıkıyor. Hastanın, fazla hareket etmekten kaçınması ve öksürme zıplama gibi hallerde ağrılarının artması tanı bakımından önem taşıyor.
Prof. Taşçı ve Opr. Hamzaoğlu, apandisitle ilgili önemli bir noktaya işaret ederek; apandisit belirtilerinin, birçok hastalığın belirtilerine benzediğini belirtiyorlar. Bu nedenle bulguların değerlendirilmesi açısından hekimin deneyimi büyük önem taşıyor.

Prof. Taşçı ve Opr. Hamzaoğlu’nun verdikleri bilgilere göre; karın içi lenf bezleri iltihabı, mide ve bağırsak iltihabı, kadın hastalıkları, dış gebelik, mide ve onikiparmak bağırsağının delinmesi, idrar yolları iltihabı ve taşları, safra kesesi iltihabı, pankreas İltihabı ve bağırsak damarlarının tıkanması gibi rahatsızlıklarla apandisit aynı bulguları verebiliyorlar.

Kesin tedavi
Özellikle gençlik döneminde ortaya çıkan bu yaygın rahatsızlığın ilaçla tedavi imkanı bulunmuyor. Ancak, apandisit, tedavisi kolay hastalıklar arasında yer alıyor. Türkiye Hastanesi hekimleri. kesin tedavinin ameliyat olduğunu belirterek, “hasta, laparoskopik (kapalı) veya açık appendektomi yöntemiyle ameliyat edilip, apandisit alınmalıdır” diyorlar. Prof. Taşçı ve Opr. Hamzaoğlu, apandisit ameliyatlarıyla ilgili şu bilgileri veriyorlar:

“Apandisit tanısı konan veya apandisit olabileceği düşünülen hastaların ağızdan beslenmemeleri, ağrı giderici almamaları gerekir. Apandisit, 4 grupta toplanır. Üç gruptaki vakalar;

akut apandisit, perfore (patlamış) apandisit, patlamış ve apse yapmış apandisit, kesin olarak ameliyatla tedavi edilmelidir. Dördüncü grup plastrone apandisittir. Bazen karın içinde omentum adı verilen bir yağ perdesi, apendiksi sarar ve iltihabın karın içine yayılmasını önler. Buna plastrone apandisit denir. Bu durumda hasta hastaneye yatırılır ve gözlem altına alınarak, antibiyotik tedavisine başlanır. Eğer şikayetler gerilerse hasta taburcu edilir ve 6-8 hafta sonra tekrar değerlendirip ve ameliyata alınır.”

Ölüme neden olabilir
Günümüzde apandisit ameliyatları en basit ope*rasyonlardan biri sayılıyor. Ancak tedavisi bu derece kolay olmasına rağmen, ihmal edilmesi halinde. apandisit, tehlikeli bir hastalık oluveriyor. Zamanında ameliyat edilmediği zaman İltihaplı apendiksin patlaması ölüme yol açabiliyor.
Genç erişkinlerde yüzde 15-25, çocuklarda yüzde 50-85, yaşlılarda yüzde 60-90 arasında patlama ihtimali bulunuyor.
Prof. Taşçı ile Opr. Hamzaoğlu, özellikle yaşlılar ve çocuklar açsından apandisitin büyük risk oluşturduğuna dikkat çekiyorlar ve “Yaşlı ve çocuklarda bulgular az olduğundan teşhis konulduğunda patlama olayı gerçekleşmiştir. Bu nedenle ölüm riski çok fazladır.
Genç erişkinlerde apandisitte ölüm oranı yüzde 0.1 in altındayken yaşlılarda bu oran yüzde 50 civarındadır” diyorlar.

Zamanında doktora başvurulduğunda basit; ama, geç kalındığında ölümcül bir hastalık sorunu.

Dikkat edilmesi gereken durumlar
· Karın ağrısı olduğu zaman kesinlikle kendi başınıza ağrı kesici almayın, mutlaka bir doktara başvurun.

· Bazen apandisitte doktorlarda yanılabilir ve yanlışlıkla mide tedavisine başlanır. Eğer ağrınız geçmiyorsa tekrar doktora gitmelisiniz.

· Normal bir apandisit ameliyatı eğer erken teşhis konulursa yaklaşık 15-30 dakika sürmekte ve hasta 1 gün hastanede yatıp çıkmaktadır.

· Eğer apandisit patlamış ise, ameliyatla apandisit alınır, batın yıkanır ve karın içine 1 adet dren (hortum) konulur ve hasta yaklaşık 2-3 gün hastanede kalır.

· Erken teşhis ve doğru tedavi hayat kurtarıcıdır.

· Günümüzde yüzde 100 apandisit tanısını koyduracak tetkik, laboratuvar ve görüntüleme yöntemi yoktur. Bu nedenle hastanın şikayetleri, muayene bulguları ve kan tetkikleri bir arada değerlendirilip teşhis konulur. Şüpheli vakalar ağrı kesici verilmeden takip edilir.

Anestezi


Anestezi doktoru, operatör gibi bir uzman mıdır ?
Evet. ikisi de tıp fakültelerinden mezun olmuş ve ihtisaslarını yap­mış kimselerdir.

Ameliyatlarda anestezi yapanların doktor olmaları gerekli midir ?
İmkânlar oranınca evet. Anestezi uzmanı olan bir doktorun ameliyatta anestezi yapması tercih edilir. Anestezi günümüzde çok iler­lemiş olan bir ihtisastır ve bir anestezi uzmanının ameliyatta ha­zır bulunması ameliyatın başarılı olması için çok önemli bir ko­runma tedbiridir.

Bir anestezi uzmanının uzmanlık eğitimi neleri ihtiva eder ?
Bir doktorun bir anestezi uzmanı olabilmesi için asistanlık devre­sinden sonra resmî bir hastanede anestezi konusunda dört yıl bu branşta çalıştıktan sonra anestezi uzmanlık imtihanına girmesi ve başarı ile geçmesi gerekmektedir.

Doktor olmayan anestezistler hâlâ çalıştırılmakta mıdır ?
Evet. Bunun nedeni de hastanelerde yeterli sayıda uzman anestezist doktorların bulunmayışıdır.

Anestezist için neden ayrıca ücret ödenmektedir:
Çünkü o da ihtisas yapmış bir doktordur. Onun ameliyattan önce yapılan konsültasyonda ileri sürdüğü görüşler, anesteziyi kullanması ve anesteziden sonra hasta ile ilgilenmesi, ameliyatın başa­rısında büyük rol oynar. Ameliyat sonrası hastanın iyileşmesinde de yardımcı olur.

Çocuk doğumunda anestezist görevlendirilmesi yararlı mıdır ?
Evet. Onların bu durumlarda görevlendirilmesi doğumlarda ölüm­leri ve çocuğa ait komplikasyonları büyük ölçüde azaltabilmekte­dir.

Doğum hallerinde çok acı çekilmesi gerekli midir ?
Hayır. Modern anestezi metotlarıyla ancak doğum hallerinin ba­şında çekilen hafif sancılar gereklidir. Bundan sonra gelecek san­cılar ve çocuğun doğumu anneye hiçbir zarar getirmeden anestezi yoluyla önlenebilinir.

Çocuk sezaryen usulüyle dünyaya getirilecekse anestezi lüzumlu mu­dur ?
Evet. Sezaryen bir ameliyattır ve öteki bütün ameliyatlar gibi anes­teziyi gerektirir.

Ameliyat öncesi «değerlendirmeye ilâç kullanma kararı» ne demek­tir ?
Anestezist hastanın geçmiş hayat durumunu ve ne gibi hastalıklar geçirmiş olduğunu gözden geçirir ve ne cins anestezi kullanacağını elde ettiği bilgilere göre kararlaştırır. Eğer anestezi uzmanı hasta­nın anesteziden ve ameliyattan sağlam çıkamayacağı kanaatine varırsa ameliyatın tehir edilmesini tavsiye eder. Anesteziden önce hastaya hastane odasında uyuşturucu ve yatıştırıcı ilâçlar verilir. Bu şekilde hasta, anestezi uygulanmasına alırlık derecesi artmış olur.

Anestezi indüksiyonunun anlamı nedir ?
Bunlar anestezinin başlangıç usulleridir. Bugün anestezi hiç heye­cana veya korkuya kapılmadan yapılır. Önceden hastaya verilen ilâçlar ve damara yapılan enjeksiyonlarla hastanın uykuya dalma­sının teminiyle anestezi hiçbir acı vermeden rahatça yapılabilme­lidir.

En genel tip anesteziler hangileridir ?
a. Bugün en çok kullanılan anestezi sistemi solunum yoluyla ya­pılan anestezidir. Bununla beraber bugünkü anestezi uzmanlarının büyük çoğunluğu dengeli anestezi sistemi diye adlandırdık, lan bir sistemi kullanmaya başlamışlardır. Bu sistemde hasta­nın uyutulması için birçok değişik usullere başvurulmaktadır. Hastayı uyutmak için «penthotal» veya benzeri «İnnovar» ilâç­lar damardan enjekte edilmektedir. Bundan sonra acıları önle­mek için hastaya «diazot monoksit» (güldürücü gaz) ve oksi­jen verilmektedir. En sonunda, operatör teknik işlemlerine başla­yabilmesi için adaleleri gevşetecek .ilâçları, damar yoluyla en­jekte edilir. Ameliyat devam ederken de, gerektiği miktarda yu­karıdaki ilâçlardan verilmesi sürdürülür. Bazı hallerde «diazot monoksit» e eter ilâve edilir. Başka durumlarda «diazot monok­sit» yerine «Fluothane» kullanılabilinir. Eter, günümüzde artık fazla kullanılmamakla beraber, yine de çok kıymetli anestezik bir ilâç olarak uygulanmaktadır. Kulla­nıldığı zamanlar kana ciğerlerin yolu ile çekilmektedir. Oradan beyine giden eter, bir şuursuzluk hali meydana getirmektedir. Eter «açık damla» usulüyle veya özel makinelerle kullanılabilir. Bazı vakalarda ağızdan soluk borusunun üst kısmına solunum borusuna bir tüp yerleştirilmesi de gerekli olabilir. Bu yol anes­tezinin kontrolünü kolaylaştırır ve anestezinin tam olması için bir^ garanti teşkil eder. Ancak eterin patlama özelliği olduğun­dan, bu gibi patlamalara karşı emniyet tedbirlerinin önceden alınması gereklidir. , Fluothane (halothane), yanma ve patlama hassaları olmayan bir gazdır, son yıllarda büyük ölçüde kullanılmaya başlanmış­tır. Solukla, içeriye çekilen anesteziler arasında en güçlü anestezi maddesi olarak kabul edilen bu gazın en büyük mahzuru bazı hastaların karaciğerlerine zararlı olabilmesidir. Son yıllara kadar çok az kullanılmış olan başka bir solukla içe­riye alman anestezi gazı, «siklopropan» dır. Bu gaz her zaman fazla miktarda oksijen ile birlikte birçok vakalarda da daha uzun bir anestezi temini için başka ilâçlarla birlikte kullanılmakta­dır. Bu gazın da tek mahzurlu yanı patlayıcı olmasıdır.

b. Bele, omurilik sıvısına iğne ile yapılan anestezi. Bu tip anestezi genellikle belden aşağısında yapılacak bir ameliyatta kullanıl­maktadır. Omurga kemiği kanalına «Novocaine» veya buna ben­zer bir ilâç enjekte edilerek yapılır. Bu tür anestezi yalnız ameli­yat edilecek kısmı uyuşturur ve ameliyat olan hasta uyanık ka­lır. Günümüzde omurga kemiğine yapılan anestezi, çoğunlukla başka damara yapılan enjeksiyonla birlikte yapılır ve bunlar sayesinde hasta ameliyat sırasında hafif bir uykuya dalar,

c. Epidural ve caudal (kuyruk sokumu) anestezi. Bu tip anestezi­ler omurilik anestezisinin benzeridirler ve vücudun muhtelif kı­sımlarını uyuştururlar. Bu tür anestezilerin omurilik anestezi­sinden farkları omurga kanalının içine değil de dışına yapılma­larıdır.

d. Lokal veya bölgesel anestezi. Lokal anestezide çoğunlukla «Novolaine» kullanılır ve bu anestezi türü vücudun muhtelif yerle­rine tesir eden sinirlere enjeksiyon yoluyle yapılır. Bu usul anes­tezinin tesir süresi kısa olduğundan bu karakteristiği önlemek için daha uzun bir sancı giderme süresi verebilecek başka sis­temler geliştirilmiştir. Bunlar «Xylocaine», «Carbocaine» ve «Nesacaine»dir. Ancak bu ilâçlarla anestezi süresini uzatmak mümkündür. Bunların bazılarının toksik tesirler yaptıklarından kullanmalarda çok ihtiyatlı olunması gerekmektedir. Lokal ve­ya bölgesel anestezilerin tesir süresini uzatabilmek için çok kez enjeksiyondan önce anestezi karışımına az bir miktar adrenalin ilâve etme usulü kullanılmaktadır. Adrenalin kan damarlarının büzülmesine yol açtığından kanda absorbe olan anesteziyi azalt­makla ameliyat yapılacak yerden uzaklaşmasını önlemektedir.

e. Damardan yapılan anestezi. Damara enjekte edilen ve baygın­lık veren birçok ilâç mevcuttur. Bu yolda kullanılan ilâçlar ço­ğunlukla «Penthothal»dır. Bunların fonksiyonları hastayı uyutmak (narkoz)tır.,Sancıyı önleyecek nitelikleri olmadığı için bun­lar ameliyattaki anestezide tek başına kullanılmazlar. Bu sebeple bunlar asıl anesteziye yardımcı olarak kullanılırlar ve hasta uyutulduktan sonra anestezik durumun devamının temini için diazot monoksit «Fluothane» gibi ilâçların kullanılması gerek­mektedir. Bazı vakalarda «Siklopropan» da kullanılabilir. Bu gi­bi anestezilerde anestezist, damardan verilen ilâçları daima azar azar vermeye dikkat eder. Çünkü bunlar nefes alma gibi bazı hayatî fonksiyonları, zorlayarak zayıflatabilir.

f. Mevizî anestezi. Bu tür anestezi ağız, burun, göz gibi organlarda kullanılır. Bu anestezi bir pamuklu aplikatör veya sprey kullan­makla yapılır. Başka kullanılan bir usul de, gereken yere göz damlalığı ile ilâcın damlatılmasıdır. Mevzii anestezide kullanılan ilâçlar genellikle kokain ve pontokain’dir. Bunların da devam süresi kullanılan solüsyona biraz adrenalin katılmasıyla elde edilebilir.

Anestezi verilirken hangi gazlar kullanılır ?
Diazot monoksit, siklopropan halothane veya etilen.

Gazların rahatsız edici kokuları var mıdır ?
Hayır.

Ameliyata başlanmadan önce hasta muhakkak surette uykuya dalmış olacak mıdır ?
Evet. Anestezi tam etkisini göstermeden ameliyata başlanılmaz.

Bir hastanın kendi anestezisini seçmesi doğru bir hareket midir ?
Hayır. Yapılacak ameliyata göre operatör ve anestezist hangi anes­tezinin kullanılmasının gerekli olduğunu çok daha iyi kestirecek durumdadırlar.

Ameliyat olmakta olan hastalar anestezinin tesiri altındayken önemli sırları istemeseler de açıklayabilirler mi ?
Hayır. Bu çok yaygın, fakat tamamen asılsız bir inançtır.

Ameliyat tamamlanmadan anestezinin tesiri geçtiği vaki olmuşmudur ?
Hayır. Anestezist her zaman anestezinin ilâve gerektiğini bilir ve gerek duyunca ameliyat sırasında anesteziyi artırır.

Ameliyat tamamlandıktan sonra anestezi tesirinin bitmesi ne kadar sürer ?
Bu büyük ölçüde verilmiş olan anestezinin miktarına ve cinsine bağlıdır. Omuriliğe yapılan anesteziler genellikle ameliyatın biti­minden bir ilâ üç saat arasında tesirini kaybeder. Genel anestezi ameliyat bitiminden birkaç dakika sonra tesirini kaybedebilir; fa­kat bazı zamanlarda bu birkaç saat da sürebilir.

En emniyetli anestezi türü hangisidir ?
Günümüzde uzman anestezistlerin yapacağı her tür anestezi em­niyetlidir. Anestezide kazaların sayısı o kadar azdır ki, bugün ame­liyatlarda ancak çok küçük bir problem olarak kabul edilmekte­dir.

Bir tip anestezi ötekinden daha emniyetli olarak kabul edilebilir mi ?
Bunun için kesin bir şart yoktur. Kullanılacak anestezi, yapılacak ameliyata, ameliyatı yapacak doktora Ve ameliyat olacak hastaya, vs. bağlıdır. Hastanın ameliyatında yapılacak anesteziyi seçmesini anesteziste bırakması her zaman tavsiye olunur.

Anesteziden komplikasyonlar en iyi hangi, şekilde önlenebilir ?
Bütün ameliyat boyunca hastanın gerektiği miktarda oksijen alması teinin edilmesi ve hastanın akciğerlerine dışarıdan gereken ha­vanın girmesini garanti etmekle. Bu ölçüler ameliyat boyunca uz­man doktor-anestezistler tarafından kontrol edilip gerekenler ya­pılır.

Bir anestezinin uzaması ne dereceye kadar emniyetlidir ?
Gerekli miktarda hastaya oksijen verildiği müddetçe, anestezinin bazen on veya on iki saate kadar uzamasında hiçbir tehlike yoktur. Günümüzde her alanda yapılan yeni tür operasyonlarda hastaların saatlerce anestezi altında kalmaları gerekmektedir.

Soluk borusu içinde (endotrachea) anestezi ne demektir ?
Bu tür anestezide ağızdan veya burundan bir tüp doğrudan doğruya soluk borusu içerisine yerleştirilmekte ve anestezi solunum yoluyla verilmektedir. Bu, solunum anestezisinde en emniyetli sistemdir. Çünkü bu metotla nefes alma en etkili şekilde kontrol al­tında tutulabilmektedir.

Omuriliğe yapılan anestezilerden sonra genellikle baş ağrıları meyda­na gelir mi ?
Omurilikten anestezi olan hastaların yaklaşık yirmi kişiden birin­de anestezi sonrası baş ağrıları meydana gelmektedir. Bunlara şim­di bazı önleyici tedbirlerle engel olunmaktadır.

Omurilik anestezisinden sonra meydana gelen baş ağrılarının devam süresi ne kadardır ?
Bunlar ortalama iki veya üç gün sürer.

Omurilik anestezisinden sonra gelen baş ağrıları nasıl tedavi edilir ?
a. Çok miktarda su alınmalı. Günde sekiz on bardak kadar.
b. Aspirin gibi ağrı kesen ilâçlar alınmalı.
c. Omurga kanalında su miktarını artırmak için gereken enjeksi­yonlar yapılmalı.

Büyüklerde olduğu gibi bebeklere ve çocuklara da anestezi verilir mi ?
Evet. Çocuklar ve bebeklerin anesteziye tahammülleri çok iyidir.

Ameliyat esnasında hastanın genel durumundan anestezist mi sorum­ludur ?
Evet. Ameliyat süresince anestezist yalnız nefes almasını değil, nabzını, kalbin çalışmasını ve tansiyonunu kontrol altında tutar.

Aşağıda ameliyatlar için genellikle kullanılan anestezilerin listesi bulunmaktadır.
Beyin => Genel veya bazen lokal, damardan yapılan enjeksiyonlarla. Bazı hal­lerde bunlar yapılmamaktadır.

Göz => Genel, mevziî veya sinirleri tıka­ma yoluyla yapılan anestezi.

Kemik => Genel, omurilik veya kısmen sinir­leri tıkama yoluyla yapılan anes­tezi.

Ağız => Lokal veya kısmen sinirleri tıka­ma yoluyla.

Bademcik => Çocuklarda genel. Büyüklerde lo­kal veya genel.

Tiroid => Genel. Çok kez solunum borusuna yerleştirilen tüp yoluyla. Az vaka­larda kısmen veya lokal.

Göğüs => Genel anestezi. Çok az vakalarda lokal anestezi kullanılabilir.

Kalp ve akciğerler => Soluk borusundan yerleştirilen tüp yoluyla genel.

Karma ait organlar => Hastanın rahatsızlığının özelliğine göre genel veya omurilik anestezi­si. Omurilik anestezisine başvurul­duğu zamanlarda genellikle hasta­nın anesteziden önce uyutulması için damardan verilen uyutucu ilâçlar kullanılır.

Böbrekler, mesane ve prostat => Genel veya omurilik anestezisi.

Rektum, anus (makat) ye tenasül organları => Genel, omurilik veya kuyruk kesi­minden yapılan (caudal) anestezi. Çok kez önceden uyutmak için da­mardan enjeksiyonlar gerekli olabilir.

Üst uçlar => Genel, lokal veya bölgesel sinir tıkayıcı anesteziler.

Alt uçlar => Genel, omurilik, lokal veya kısmî anestezi.

Anestezist operatöre çok kez gereken öğütleri verir ve anestezi al­tında olan hastanın durumu hakkında gerekli bilgileri ulaştırır.

Bir hasta, önceki bir ameliyatta anesteziye karşı olumsuz bir tepki gös­termişse bu her anestezide olumsuz tepki göstereceğine delâlet eder mi ?
Hayır. Son yıllarda anestezi dalında o kadar büyük ilerlemeler kay­dedilmiştir ki bu gibi tekerrürlerin meydana gelmesine imkân yoktur.

Hasta daha önceki bir anestezide olumsuz tepkiler göstermiş olduğu­nu anestezist’e bildirmeli mi ?
Evet. Anestezi doktoruna bundan önceki bir ameliyatta veya anestezide göstermiş olduğu olumsuz tepkiler hakkında geniş bilgi ver­mesi her zaman faydalıdır.

Ameliyattan önce yemek yediğini hasta anesteziste bildirmeli midir ?
Evet. Hastanın anesteziye boş, midede gelmesi çok önemlidir. Eğer hasta ameliyattan önce yemek yemişle bunu anesteziste bildirmesi şarttır.